20 Eylül 2016 Salı

Tam da bize denk geldi arkadaş..


Yarım saat önce uzun süredir yazmıyorum,oturup birşeyler karalasam mı derken içimi bir buhran kapladı.Ne yazacaksın allah aşkına görmüyor musun dünyada savaş,kan ülkede arbede bitmiyorken dedim.Beethoven dan ilham alsaydın dediğinizi duyar gibiyim ancak yok öyle de olmadı..




Tam da bize denk geldi derken kastım biraz da aslında.Hani uzay çağı çocuğuyduk,hani gelsin mezoterapiler,düşünce okumalar gitsin yogalardı.Neden böyle tüm tarih kitabını bi kaç ayda yaşadık anlamış değilim.Bu neslin çocukları olarak pek parlak bir zamandan geçmiyoruz anlayacağınız.Elimize tabletleri tutuşturdular ancak savaş ve ölümün varlığını silemediler.Nihayetinde ciğer aynı ciğer..İnsanoğlu değişmedi..






Kitapları dayadılar,uzay çağı deyip herşeyi aynu anda öğrenirsin sen zeki çocuksun dediler..Hadi bi dil öğren,hadi ordan bi lisans hop bir master.Bu tabletin bu telefonun artık uzak yok bak heryer senin dediler..Eeee sonra ne oldu? Sonra dünya uzay a gidiyor artık ölümsüzlük bile bulunur derken bizi kana boğdular..E ama Facebook var dedik hani Zuckerberg var ya zeki çocuk dedik bak neler buldu dedik de yine de durduramadık.Dünya ilerlese de dostlarım sanırım sadece bizi yediler.Yada bunun da arkasında Amerika var..:)




E tabii tüm bunlar bir tarih kitabından da alıntı olmadı malesef şimdiki zamanda devam eden durumlar.Yani ulan iyi ki o dönemde doğmamışım denecek zamanları yaşar hale geldik.Amma velakin; tüm bunlar böyle konuştukça da düzelecek şeyler değil.Umudu yitirmemek gerek.Ancak bu kadar bahsettiğim konunun bir ana teması da yok değil.

Şöyle kısaca özet geçersem dostlarım yada tanımadıklarım,tanıdıklarım; elimize tutuşturdukları,aklıma soktukları şeylerle bizi de arkamıza bir elma simgesi yapıştırıp kullanır hale gelmesinler...Her verdiklerini alan her söyleneni dinleyen yaratıklar haline getirip sonra stop düğmemize basmasınlar maazallah..Çünkü bakıldığında bize altın kaselerde sunulan,amerikan fimlerinden ışıltı olarak yansıyan o global dünya pek de delikanlı değil gibi..Beyinleri uyuşturup nevaleyi alttan götürme mantığı da diyebiliriz buna..Nitekim çok hoş görünen bir dünya sunup pof diye bir gece de de söndürebiliyorlar..







O halde eğer ana tema anlaşıldıysa canlarım yapılacak olanı kendimce söyleyeyim..İphone un yeni güncellemesini yada yeni oyuncağını aç susuz bekleyen döl israfları gibi olmaktansa üreten,düşünen ve birleştiren olmaya çalışalım..Üretileni tüketmek yerine yeni bir dal bulup biz de onu yeşertelim..Yada hiçbir şey yapmazsak yeşerteni destekleyelim..Ülkedekileri sevmesek de ülkemizi sevmeye odaklanalım.Bölünmeye hazır olan şeyler zaten parçalanmıştır yıpranmıştır unutmayalım..Bunun yerine parçalanan yerleri onaralım..Şiddet ve nefreti sevgiyle örtelim..Elin gavuru yaptı demek yerine daha fazla uğraş vererek biz de yaptık diyebilelim.Hala kendi mezhepleri arasında boğulan bir millet yerine her parçanın aynı oranda ses çıkardığı bir toplum olalım...Özünde ise sevelim canlarım sevelim..Karşılıksız ve saf sevelim..Çiçeğiyle konuşan annelerin evlatları olarak biz çiçeği de değil hadi birbirimizi sevelim..Şahsen nasılsa solacak bir çiçeği sevmektense belki de bana dünyanın en önemli şeylerini öğretecek bir Alevi kardeşimi sevmeyi tercih ederim..Velhasıl demem o ki; neden bu zaman Allahım,şöyle bir 2050 yi bekleyebilirdin beni yaratmak için diyorum bende ama kabul edip özgür olmayı seçiyorum sonunda.Ve çözüm derseniz gavuru taklit demeyelim ama izleyelim diyorum..Çalışalım daha çok daha çok çalışalım.Birbirimizi dürtmek yerine birbirimize samimi olmasa da gülümseyelim.Bütün olunca hiçbir kibrit kırılmaz unutmayın..




6 Nisan 2016 Çarşamba

Hala bir umut var..

Yeniden sevebilmek için..

İnanabilmek için..

Kalbi temiz tutmak için..

Hayata tutunmak için..

Sevgi bilmeyeni dahi sevdirmek için..

İçine sığındıklarımızdan çıkmak için..

Seni yeniden istiyorum diyebilmek için..

İnsanlığı hatırlamamız için..

Sen ben o diye ayırmamak için..

Koşulsuz inanmak için..

Düşeni kaldırmak için..

Bugün bir açı doyurmak,bir yetimin başını okşamak için..

Aşkı bedenlere hapsetmemek,aşkı aşk olduğundan yaşamak için..

Eldekinin değerini bilmek için..

Barış için,insanlık için..

Kardeşlik için,aşk için..

Korkmayın hala bir umut var,hepsi için..

Nefes aldığımız sürece hep bir umut var..

Sevgilerle..

6 Şubat 2016 Cumartesi

Düşünüyorum,ne yazsam??


Açıkçası son günlerde dilim kaşınmıyor değil yine çok konuşacak şey var.Ancak hangisini yazmak gerek,hangisine değinmek gerek açıkçası seçemiyorum..o kadar çok ki çünkü..Ülkenin durumu,bombalar arasında ölen çocuklar,kendi evinde korkarak yaşayan aileler,bunun yanında ise hala sevgililer günü planları yapan batılı tabirli bizler gibi..

Son zamanlarda rüyalarımda dahi beni rahat bırakmayan bu memleket halleri,masum çocukların çatışmalar arasında beyaz çaputlarla kaçışı,masum insanımızın kürt-türk çilesi adı altında dayanılmaz acılara maruz kalması benimde beynimi kemiriyor herkes gibi..Hepimizin birgün nasılsa ölüp gideceği bir dünyada neden bu kadar öldürme merakındayız halen anlamıyorum.Bilmediğimiz oyunların bilmediğimiz kahramanlarına inanıp nasıl bu kadar bölünebildiğimizi kavrayamıyorum.Bugün öldüreni tutanlar yada ölene acıyanlar gibi bi ayrımın olması bile beni sinir küpü ediyor.Tek gerçek vardır hayatta kardeşim.doğrular tektir.Senin öldürmekle alakalı bir savunman olamaz,olmamalı.İnsan hayatı belki hümanistçe gelecek  ama herşeyden,hele de sizin anlaşılmadık politik isteklerinizden çok daha önemli.

Hiçbir insan yarınını hayal edemeyecek kadar korkmaya,ölümü hissetmeye mecbur kalmamalıdır.Bunun ağırlığını hele de küçücük çocuklara yüklemenin vicdansızlığını insan denilen mahlukatlara yakıştıramıyorum açıkçası..Benim siyasetle alakalı sivri çıkışlarım nedeniyle fanatik bişeyciler beni hiç sevmediler(solcular,sağcılar,oncular,buncular)Ancak istedikleri kadar sevmesinler,ben bugün katliamlara alkış tutan bişeycileri de,bu ölümlere hakettiler diyen bilmemnecileri de anlamam anlayamam ve asla da anlamayacağım.Dünyanın barış diye bağıran ülkelerinin,yine barış adı altında çocuk kadın dinlemeden insanları katletmesini anlamadığım gibi.Herşey bi yana yine ağzımı tutamayacağım ama ismini hatılamadığım bir çocuk sapanla taş  atarken eylemde öldüğünde dünyayı ayağa kaldıranların,böyle acılı günlerde sevgililer günü postları atıyor olmasına çıldırıyorum.!Yine ekliyorum,her türlü kim olursa olsun,insanın yaşam hakkını böyle elinden alan herkese ve herşeye sonuna kadar karşıyım,burda insanın nerden ve kim olduğu beni ilgilendirmez.Beni ilgilendiren şey,insanlara bir tutarlığı dahi olmayan şeyler yüzünden yaşatılan acılar,korkular..Bu dünyanın neresinde olursa olsun buna tepkim bundan başka olamaz asla.

Bu konuya böylesi  dolu olmamın bir sebebi de birkaç gece önce gördüğüm o korkunç rüya.Siz dayanabiliyor musunuz bilmiyorum ama ben insanların özellikle de masum insanların korkmalarına,acı içinde olmalarına hele de savaş içinde kalmalarına dayanamıyorum.Rüyamda ise onların yaşadığı bir günü yaşadım diyebilirim.Bombalardan kaçtım,sığınak haline gelmiş evlerde ailemle saklandım ve her an ölebilecek olmanın korkusunu üzerimde hissettim.Gördüğüm en kötü rüyalardan biriydi evet ama özellikle ülkenin doğusunda yaşananlar öyle kazındı ki beynime artık kavusum haline geldi.Her ne olursa olsun insanlara böylesi ölüm korkusunu yaşatanlara ve buna normal bakanlara lanet ediyorum.Askerine siviline böylesi saçma sapan çıkarlar için acılar çektiren her türlü politikayı,rejimi,inancı kınıyorum..Rüyamda bitmeyen tek şey ailem ve kendim için yaşadığım ölüm korkusuydu ve inanın o kadar kötüydü ki bu his,halen beynimden silemiyorum.Bugün belki şu an da bile bu hisle uyuyan insanlar varsa,bu korkuyu yaşayan ve buna maruz kalan çocuklar varsa biz insanlığımızı sorgulamalıyız bir kez daha.Ne rejimleri ne inançları ne de ırkları anlayamam ben bu korkunun karşısında.Ve dünyadaki hiçbir insan bu acıyı bu korkuyu yaşamayı haketmiyor asla..

Şimdi siz de bi anlık o insanları o çocukları düşünün.Ölümün ve korkunun sizi nasıl saracağını bi an hissetmeye çalışın.İnanın beni o zaman anlayacaksınız.Masum insanlara bunları yaşatanları,bunu dünyadan saklayarak,bu acıları politikaya siyasete bağlayanları,öldürmeye ve ölmeye bu kadar basit bakan insanları lanetle kınıyorum.Çocuklarımız ve insanlarımız için,dünyanın heryerinde saçma sebeplerle savaşa ve ölüme maruz kalan insanlar için ve en acısı da bu hiçbir şey kazanamayacakken hayatınıi,sevdiklerini kaybeden bu insanlar için...Çok üzgünüm.Kendi adıma çok üzgünüm..,

Ve sizden de sadece bu konuda özveri istiyorum..Empati istiyorum..Hiçbir ırk yada ideoloji bir çocuğun hayatından kıymetli değildir..unutmayın..

Dünyanın daha güzel olduğu bir güne uyanmak için umutla bekliyorum..

Sevgiler..

20 Ocak 2016 Çarşamba

Gençliğime Sevgilerimle | Nil Karaibrahimgil - Kelebeğin Hayat Sırları #1

Geçtiğimiz aylarda ilk kitabını yayımlayan Nil Karaibrahimgil'den gençliğinize bi kaç  mesaj var..

Kitabı okuyanlar mutlaka biliyordur ama okumayanlar için de güzel bi klip çekilmiş.Bu kadının duygusu ve ruhuna yıllardır hayrandım ve bu kitaptan sonra daha da hayran kaldım.Yüreğine sağlık be Nil..

                                            




Yalnız öyle güzel mesajlar vardı ki arada,çerçeveletip asılası gerçekten..Hatta benden tavsiye her sabah açın bu kızı bi 15 dk dinleyin bu sözleri.Müthiş hissedeceksiniz.Ve sonra içlerinde hangilerini yapabildiğinize ve başardığınıza bakın.Yapamadıklarınızı ise yapmaya uğraşın bundan sonra.Bence;)
Neyse ben sizin için çerçeveletilecekleri şuraya bırakayım.Gerisi sizde:)





  • EN ÖNEMLİ ŞEY AŞK.Onu doya doya yaşa..




  • KENDİNDEN BAŞKA KİMSEYİ SUÇLAMA.Suçlamak nasıl diyeyim insanı frenler,atıl bırakır,Hatta bunun yerine şimdiden duvara KENDİMİ SUÇLU HİSSETMİYORUM yaz...




  • DEDİKODU yapma.Dedikodu evine çöp dökmek gibi,rahatlatır sanıyorsun ama pisletiyor insanı..Ve insanlar her zaman dedikodusunu yaptıkları,ayıpladıkları şeyleri yaşar birgün.HAYATIN MİZAH ANLAYIŞI BÖYLE.(Test ettim onayladım)




  • HERGÜN OKU.HERŞEYİ OKU..Birgün hepsi yapboz gibi  birleşip sana inanılmaz gerçekleri gösterecek..




  • BÖBÜRLENME.KİBİRLENME.KÖPÜRME.
  • ABART.ÇOĞALT.PARLAT..




  • HAREKET ET.Hergün hareket et.Bi spora kafayı tak.Kafayı taktıkların bigün üzerine yaldız olup yağacak..




  • YANLIZLIĞIN HARİÇ HERŞEYİ PAYLAŞ.Çünkü hayat paylaşınca güzel..






  • KORKMAKTAN KORKMA.ÖDÜN BİLE KOPSUN.Sonra bas karanlığına.Belki biri taş döşemiştir kim bilir..




Vee




  • KENDİNİ KİMSEYLE KIYASLAMA.Başkalarının kriterlerine göre seçim yapma.O zaman başkalarının gideceği yere gidersin..




Tüm bu mesajlar için önce güzel kalpli Nil'e sonra da böyle bir kahraman olmak istediğim ve başardığım  için  kendime teşekkür ediyorum..Sıra sizdee..


Bu yazı Nil Karaibrahimgil'in yeni kitabından alıntıdır.

10 Ocak 2016 Pazar

Ne acı değil mi..



Hayatta herşeyin bize tekrar tekrar kez sunulabileceğini sanmamız..
Karşımıza çıkan güzellikleri kötülüklerle yoğurmamız..
Şansın birden fazla kez gelebileceğine inanmamız..
Kalplerin körelmesini düzelir sanmamız..
Her kötüyü sevip,iyiden sadece kaçmamız..
Sizi üzene aşık olurken,kalbini açana bir ok saplamamız..
Her günün bir tekrarı var zannederek yaşamamız..
Kalbimizi hoyratça kullanmanın geri dönüşü var sanmamız..
Gülmenin değerini bilmeyip ağlatanlara sığınmamız..
Aşkı yıllarca bekleyip,sonra kalıbını beğenmedik diye görmezden gelmemiz..
Sevgiyi yalnızca karşılık bulamadıklarımıza sunmamız..
İyiliğin gücünü çabuk unutmamız..
Önümüze çıkan herşeyi acımasızca harcamamız..
Ve sonra tekrar karşımıza çıkabileceğini sanmamız..

Ne acı..

Hayat bir algoritmadır dostlar.Basittir.Ne işlerseniz onu sunar size.Ne yapıyorsanız ona ihtiyacınız olduğunu düşünerek devamlı onları çıkarır karşınıza..Ne yaparsan onu görürsün de buna yakın bir cümledir mesela.Başınızı yastığa rahat koyabilmeniz için örneğin,iyilik ve güzellikleri kolay harcamamanız,sevgiye sadık kalmanız gerekir.Sağlaması kolay ve sonuçları açıktır hayatın yani.Nettir.Sevilmediğini iddia eden insan misal kimseyi gerçekten sevmemiştir,Bu yüzden sevilmiyordur.Aşkı kolay harcayan bir insansa,birgün büyük aşık olduğunda mutlaka harcanır.Neden ise bahsettiğim bu algoritmadır.Yapın sağlamasını bakın görün hep aynı sonuç..
Bu yüzden ne işlediğimiz ve sağlamalarımız önemli.Nitekim hayat kısa ve tek bir şansımız var.Tekrarı veya geri dönüşü yok.Yarın ise çok sevdiğim bir radyocunun söylediği gibi 'geri kalan ömrümüzün ilk günü'.Bence mesajı aldınız..

Sağlıcakla kalın..


Duyuru..

2016 yılının ilk kitap fuarı Ankara Congresium daaaa!..
















Sevgili dostlar,kardeşler,bacılar..Nedir bu duyuru diyenler..Hemen açıyorum konuyu efenim.Ankara da 2016 yılının ilk kitap fuarı geçtiğimiz günlerde açıldı.Yanlış değilsem 8 Ocak da başladı fuar ve 17 Ocak gününe kadar devam edecek.

Sebep;

Her haftasonu o konser senin bu bar benim araştırıp durmak yerine bir haftasonunuzu da kitap fuarına ayırın istiyorum çünkü dostlar.Böyle fuarların daha sık olabilmesi,yazarlarımızın artabilmesi ve okuma-yazma mevzuna ilgi gösterilmesi adına bu etkinlikler önemli.Bu nedenle napıyoruz,haftasonu alışveriş merkezine değil de fuara uğruyoruz.Yapacağımız ziyaret ve alacağımız kitaplarla yazarlara ve fuarımıza destek sağlamış oluyoruz.Ayrıca Anar Rızayev de geliyormuş benden söylemesi.






 Tabii bu arada benim canım abim de yeni çıkan kitabıyla 15 ve 17
ocak tarihlerinde fuarda olacak.Varsa bi imzalı kitabını almak ve iki lafın belini kırmak isteyen bekleriz standımıza da.Kendisini ve kitabını bilhare anlatırım size başka bir yazımda ama bu adamla bir tanışıp kitabını okumak da ayrıca gerek.(bence).O zaman fuara gitmek için size bir bahane daha çıkmış oluyor ahali.


Derin Yeşil-Serdar Ümit Tezeren
Karina Yayınevi



 O halde ATO(Congresium) da başlamış olan yılın ilk kitap kitap fuarında görüşmek üzereeee.....


http://www.haberler.com/2016-yilinin-ilk-kitap-fuari-ankara-da-acildi-8043276-haberi/

18 Ekim 2015 Pazar

Ah,bu ilişkiler..



Ne zamandır bu konu üzerinde uzuuun uzuun düşünmekteyim hatta etrafımda da gözlemler,ufak çaplı incelemeler yapmaktayım.Yanlış anlaşılmasın,kimsenin özel hayatına girip de 'du bakim napıyolar'cinsinden değil bu inceleme.Daha çok kendimi de dahil ettiğim bir tez çalışması denebilir.

Şimdi,gelelim 'Nedir bu ilişkilerden çektiklerimiz?'sorusuna..

Malesef insanoğlu dünyaya ne tek başına erkek ne de tek başına kadın olarak geldi.Havva annemize sorsak belki; 'Lanet olsun bu adem hayatımı kararttı keşke tek gelseydim şu hayata!'gibi bir şerzenişte bulunabilirdi.(Belki de bulunmuştur aslında,kayıtlara bakmak lazım.:))Her neyse,demek istediğim aslında tek başımıza ne kadın ne erkek olarak bi anlam taşımamamız.Ha böyle söyleyince de birlikte olduklarında muazzam şeyler çıkıyor gibi anlaşılmasın.Çünkü durum bu kadar açık değil..O halde nedir bu ilişkilerin durumu,azıcık ele alalım.

Ruh eşi denilen ütopyalarımızda kurduğumuz olağanüstü insanların karşımıza çıkması ihtimalin kenara koyarsak(ki bu göktaşı düşmesi kadar rivayet dolu bi durum),insanoğlunun karşı cinsle olan ilişkisi pek başarılı olamamakta ve beklenen performansı verememektedir maalesef..Çünkü bir matematik ile bakarsak da duruma cinsellik dışında her iki cinsinde birbirine uzun yıllar uyum göstermesi zor hatta imkansız.(maalesef)'..Ancak!,Dünyaya geliş amacımızda olan cinsel dürtüleri yerine getirmemiz dışında bir de karşı cinsle daha ileri ilişkiler kurmamız beklenmektedir hepimizden malum.(Evet aynen öyle diyenleri duyar gibiyim.).'E yani Allahım sende cinsellikte karşılıklı bir görev durumu vermişsin,karşıklığı önlemişsin tamam sorun yok ama keşke bu evlilik,flört olaylarına da bi el atsaydın' diyebiliyoruz bu nedenle..Çünkü cinselliğin hemen arkasından gelen flört döneminde   kesinlikle net ve açık bir durum yok.Erkek doğası dışında farklı davranırken,kadın erkeğe kendini ispat mücadelesinde.E flört bitince de karşılıklı bir U dönüş'ü söz konusu.Kadın yanlızlıktan kurtulmuş,erkek ise istediğini almış,doğasına dönüş yapma vaziyetinde çünkü..İşteee, bu nedenle esas karışıklık ve Tanrı'nın bizi kendi halimize bıraktığı yer tam burda başlıyor..

Neymiş  bu Tanrı'nın bizi kaderimize terkettiği yer derseniz,hemen açıklayayım;
Şöyle ki,cinselliğin ve karşılıklı birlikte bir ilişki kurma kararının arkasından gelen flört dönemiyle başlayan evredir bu efendim.Herşeyin ilk andaki ve cinsel uyumunuzdaki kadar güzel olacağını düşünme gafletinizle devam eden bir süreçtir.Halbuki bilmezsiniz,cinsellik doğa gereğidir ve herşeyi açıktır,nettir..Oysa 'ilişkiler'öyle mi?.Birde bu ilişkinin dahaaa da ultra pakete geçmesi vardır ki onu hiç sormayın,Adı bile kavus gibi.

''EVLİLİK''

''EVCİLİK'' değil aman ha yanlış okumayın,''EVLİLİK'' bu.Yani ev kelimesinden türeyen ve çoğul ekiyle de süslenmiş en az iki kişiyle yapılabilen durum.Şimdi,doğamızın içinde olmayan duruma geçmiş oluyoruz bu evrelerde.Çünkü hiçbir şey eskisi gibi olamayacak.Cinselliğiin belli olan kuralları yerine ilişki de belirsiz,değişken,karmaşık kurallar sizi bekliyor olacak çünkü.Mesela,karınız yada kız arkadaşınız maç sevmeyecek,sizinle erotik filmler izlemek istemeyebilecek,sinema da film izlemeyi evdekine yeğleyebilecek,sizin tuttuğunuz günlüğe gülüp küçümseyebilecek,en yanlız kalmanız ve belki de insanlık doğasını kurtaracak bir keşif yapmanız esnasında ''gece gece icat çıkarma'' diye bir bağrışla herşeyi berbat edebilecektir.(alıntıdır:)).Yada ünlü bir besteciyseniz,eşiniz 'ya bu gece amcamlar gelecek,ne olur bugün de oturmasan şu kağıtların başına' diyebilecektir.(Herhalde bu yüzden ki pek çok alanda dünyaca ünlü ve başarılı kişiler  kısa evlilikler yapmakta)İşte kavus denilmesinin sebebi de bu.Çünkü insan doğası ilk anda yada cinsellikte bunları konuşamamakta ve düşünememekte olup,elmayı yedikten sonra da sonuçlarına katlanmak durumunda kalmaktadır.(ne yazık ki..)Yada aynı şeyi kocanız yada erkek arkadaşınız yapabilecektir.Toplantı da yaşadığınız stresi anlamayacak ve belli bir yaştan sonra annenize bile vermek istemeyeceğiniz hesabı size sormak için diretecektir.İnsanoğlunun doğasında olan cinselliğin tam karşısında şimdi bu doğamıza aykırı olan ve Tanrı'nın bize bu konuda pek ipucu vermediği 'bir insanla yaşama' konusu gündeme gelmiş olacaktır.

Belki de yıllarca karşınızdaki sadece bir insanı anlayabilmek ve onunla uyum içinde olabilmek için herşeyi heba edip,tüm hayatınızı da hiç gitmeyeceği yönlere götürmek zorunda kalabileceksiniz.(örnek 3.sayfa haberlerinde kocasını balkondan iterek öldüren kadın vs.)Ah bu ilişkiler dememizinde sebebi aslında bu.Karşı cinsten milyarlarca insanın olduğu dünyada seçtğimiz sadece 1(bir) kişiyle doğaya uygun olarak çiflleşmek değil,'anlaşabilmek' ve 'ilişki kurabilmek'  için kendimizi paralamamız ve bu durumun imkansızlığının yüzümüze tokat gibi vurmasıdır.Bunu kabul edip kendini kurtarabilenler bi nebze şanslıyken,geri kalanlar yitip gitmektedir.(Allah kurtarsın hepsini)
Karşılıklı ömür boyu anlaşabilmek, o huzur kokan evlerde mutluluk gözyaşları içinde mesut günler geçirmek için insanoğlu yüzyıllarca mücadele verecek,
yiten canlara aldırmayacak,
bu hayalin peşinde koşacak,
bu 'ilişki' olayını zorlayacaktır.


Ve yine bu mümkün değildir..Bunun mümkün olamayacağı da bugün evlilik ve ilişki terapistelerinin zengin olmasından anlaşılmaktadır.Fazla kötümser olmasın ama o imkansıza yakın olan 'ruh eşi' nizi bulmadıktan sonra(böyle bir kavram var ama ne kadar gerçek bilmiyorum) bu kavus dolu ilişki ağına düşmüş olacaksınız.Bunun net çözümü nedir bende bilmiyorum ancak 'ilişkiler' konusunun insan doğasıyla ve evrenle pek mantıklı bir uyum içinde olmadığı açıktır.Okuduğum bir kitapta halen dünyamızda yaşayan kabilelerde bahsediliyor ve kabilenin kesinlikle yıllardır tek eşlilik gibi bir kavramının olmadığı,herkesin kendi beğendiği(kadınlarda bu duruma eşit ve dahil) kişiyle flört edip,cinsel ilişki yaşayabildiği  ancak uzun bir ilişki ve evlilik gibi bir kavram ve durum yaşanmadığı anlatılıyordu.Tabi bir Türk olarak bende buna şaşırıp 'oha' dedim ancak doğaya da uygun olmadığını söyleyemedim açıkçası.Yani bana sorarsanız bizimki daha doğaya uzak ve aykırı..

Eee çözüm ne derseniz de,çözüm malesef dünya tarihinde henüz bulunamamış,insanlığın  kaderinde kara bir leke.:) Ya çok iyi seçimler yapacak ve o doğaya aykırı ilişkiyi yaşayıp,ömür boyu tek bir insana katlanabileceksiniz yada mezara kadar(en kötüsünü düşünüyoruz) kendinizle iki sineğin çiftleşmesi kadar uyum olan bir insanla,uyumlu olabilme savaşı vererek yaşayıp,en sonunda ölüp gideceksiniz.
Ne dram ama değil mi..
Ahh,işte bu ilişkiler;belki de dünya da insan olarak varolmanın en büyük sınavı.Ama siz yine de dirayetli olun,allah büyüktür.:)

Son olarak Tanrı hepimize ilişkilerimizde sabır versin,kardeşlerim,bacılarım.
Ömür boyu MUTLULUKLAR:)